YETİM
Yetim; Toplumun uhdesindeki en ağır emanet…
Sehl bin Sa’d anlatıyor: “Resulullah (s.a.v.), ‘Ben ve yetime kol kanat geren kimse cennette böyle (yan yana) olacağız’ buyurdu ve aralarını hafifçe açarak işaret parmağıyla orta parmağını gösterdi.”
Ebu Hüreyre’den nakledildiğine göre, Hz. Peygamber bir başka hadis-i şerifinde şöyle buyurdu: “Müslümanların evleri arasında en hayırlı ev, içinde kendisine iyi davranılan bir yetimin bulunduğu evdir. Müslümanlar arasında en kötü ev ise, içinde kendisine kötü davranılan bir yetimin bulunduğu evdir.”
Kalbinin katılığından dert yanan bir adama, Peygamber Efendimiz’in “Yetimlerin başını okşa, fakirleri doyur!” buyurduğu nakledilir. Yetimin başını okşamak, kuşkusuz ona sevgi ve merhamet göstermenin yanı sıra, kimsesizliğini unutturup ayakta durabilmesi için yardımcı olmak demektir.
Bu noktada Allah Resulü: “Müslümanlar arasında kim bir yetimi yiyecek ve içeceğini üstlenecek şekilde sahiplenirse, Allah onu mutlaka cennete koyar. Ancak affedilmeyecek bir günah işlemiş ise o başka” buyurarak, yetimleri sahiplenip onlara kol kanat gerenlere cenneti muştular. Nitekim Kur’an-ı Kerim de, kendi ihtiyacı olduğu halde malını yetimle paylaşanları, gerçek anlamda iyilik yapan kimseler olarak tanımlar.
Allah Resulü ayrıca, “yetimin malının, ona bakan kişi tarafından yetimin geleceği için işletilmesini, eriyip gitmesine ve tükenmesine izin verilmeksizin nemalandırılmasını” istemiştir. Efendimiz (s.a.v.), “Dikkat edin! Kim malı olan bir yetimin velisi olursa, o malı ticarette değerlendirsin.” buyurduğunda; Sahabe-i kiram bu tavsiyeye kulak vermişler, bunu bir ilke olarak benimsemişlerdir.
Hz. Peygamber’in, “Ergenlik çağına geldikten sonra yetimlik yoktur.” ifadesi, yetimliğin ne zaman bittiğine dair sınır belirlemektedir. Fakat buradaki ‘ergenlik çağına ulaşmak’ ifadesinden maksat, hakiki anlamda çocuğun ergenliğe adım atması mıdır? Yoksa bunun başka bir izahı var mıdır?
İbn Abbas’a, “Yetimlik ne zaman biter?” diye sorulduğunda, “Ömrüme yemin ederim ki; adam vardır, sakalı çıkar da hâlâ kendi hakkını almaktan aciz, kendi namına bir şey vermekten acizdir. İşte kişi kendi hakkını alacağında başkalarının alışverişi gibi doğru ve yeterli davranabiliyorsa, artık o zaman yetimlik durumu sona ermiş demektir.” diye cevap verir.
Elinden tutulup hayata hazırlanmayı bekleyen yetim bir yavru, duygusal, bedensel ve zihinsel yönden korunup kollanmaya muhtaç bir emanettir. Bu yüzden Allah (c.c.) ve Resulü, tıpkı kadınlar gibi toplumun en hassas ve kırılgan kesimlerinden biri olan yetimler hakkında, son derece dikkatli davranılmasını istemişlerdir.
“Ben iki zayıfın, yetim ve kadının hakları konusunda insanları şiddetle uyarıyorum, onların haklarına el uzatılmasını (özellikle) yasaklıyorum.” hadis-i şerifi, bunun en açık örneğidir.