Ağacı, meyvesi, yaprağı ve yağıyla zeytin; kültürel, ekonomik ve sosyal açıdan nevi şahsına münhasır bir yaşam pınarı; sağlık ve lezzet içeren bir nimet.
Sesli dinlemek için:
Zeytinin kökeni, tarihten günümüze kullanımı, yetiştiği alanlar, sofralara gelene kadar geçen hazırlık süreci ve sağlığımıza faydalarını içeren dosyamıza buradan göz atabilirsiniz.
Zeytin, en az 12 asırdır insanoğluna yeryüzünde yoldaşlık eden uzun ömürlü ağacı, şifa kaynağı meyvesi, aydınlık ve lezzet veren zeytinyağı ile kültürel mirasın bir parçası.

Zeytin ağacı, namı diğer hayat ağacı
Zeytin ağacı ağır ve zahmetli büyüyen, meyve vermesi için el emeği ve göz nuruyla bakılan bir ağaç. Diğer yandan uzun ömrüyle zamana şahitlik eden, insanoğlunun bundan onlarca asır öncesindeki ilk yoldaşlarından, meyvesi ve yağıyla ilk azık ve katıklarından olan kadim bir ağaç. Ortalama ömrü 300-400 yıl olan bu ağacın 3 asırlık emektarlarına da rastlamak mümkün. Bu yüzden kadim Anadolu medeniyetlerinde ve geleneksel Türk sanatlarında “hayat ağacı” ismi veriliyor. Anadolu irfanının temsilcileri olan ecdadımız zeytin ağacının kıdemini şöyle ifade etmişler: “Kavak ek çocukların görsün; zeytin ek torunların görsün”
İbranice “zait”, Süryanice “zeyta” haline gelen kelime Arapça’ya “zaytun”, Türkçe’ye de “zeytin” olarak yerleşiyor. Kendi gibi ismi de tarihe kök salan zeytin kelimesi tüm dünyaya Doğu Akdeniz havzasında Sami-öncesi bir dilin mirası.
Zeytinin kökeni ve tarihsel yolculuğu
Zeytinin asıl yurdu Güneydoğu Anadolu’nun Mardin, Kahramanmaraş ve Hatay üçgeninde yer alıyor. Milattan 10 bin yıl önce dikenli, küçük meyveli yabani zeytin ağacı; bir çalıyı andırıyor, Doğu Akdeniz havzasının doğal bitki örtüsünde bulunuyordu. Bereketli Hilal bölgesi, buğday, arpa, bezelye gibi yabani halde ekildiğinde bir mevsim sonra mahsul alınabilen ürünlerin 12 asır önce ilk defa yetiştirildiği medeniyetler beşiği. Akdeniz'in doğusundan Bereketli Hilal bölgesine kadar genişleyen bölgede M.Ö. 6. Asır öncesinde Samiler tarafından keşfedilen bu yabani zeytin ağacı ıslah ediliyor, ekilerek tarımı yapılan bir kültür ağacına dönüşüyor.
Suriyeli ve Filistinlilerin bundan 7-8 asır önce tarım ve ticarete yatkınlıkları ve becerileriyle yabani zeytin ağaçlarını aşıladıkları; bakım yaparak daha sık yapraklı ve daha çok yağ veren bir kültür bitkisine dönüştürdükleri belirtiliyor. Bu suretle çoğaltılan ağaçlar önce Anadolu, Doğu Akdeniz ve Güney Önasya' da Adana ve Gaziantep civarından başlayıp Suriye, Lübnan, Filistin'e inen Akdeniz kıyı şeridi boyunca yayılıyor.
Anadolu’nun farklı yerlerinde Urla’da MÖ 6. asıra ait taş baskı zeytinyağı işliği, Limantepe Höyüğü’nde MÖ 2. Asra ait zeytin tanelerini ezmek için kullanılan küçük el havanları, öğütme taşları, zeytinyağını karasudan ayrıştırmaya yarayan toprak kapların yanı sıra daha sonraki dönemlere ait zeytinyağı depoları yer alıyor. Akdeniz kültür coğrafyasında zeytin Anadolu’nun eski uygarlıklarından Hititlerde de görülüyor. Fırat ve Asi ırmakları arasındaki ticaret merkezlerinin zeytinyağı meşhur oluyor ve zeytin fidesi ticaretiyle zeytinin coğrafyası genişliyor.

Zeytin Anadolu’da asırlardır gıda ve şifa olarak tüketiliyor. Fatih Sultan Mehmed döneminde iftar sofralarında hurma ile ilk tadılan meyvenin zeytin olduğu biliniyor. Bu dönemde zeytinyağı da yemek tariflerinden ziyade aydınlatmada ve bir şifa kaynağı olarak ilaç yapımında kullanılıyor. Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde de zeytin ve zeytinyağından sıkça söz edilmekte.
Kur’an’da adı geçen meyve
Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de Allah Teala zeytin meyvesini yeminle anıyor. “Tîn’e ve zeytûne, Sînâ dağına ve şu güven veren şehre (Mekke’ye) andolsun ki biz insanı hakikaten en güzel biçimde yarattık.” buyuruyor. (Tin 95/1-4) Bu yeminle bir yandan incir ve zeytinin şerefine ve faydasına diğer yandan bunların eski zamanlardan beri bolca yetiştiği yer olan, Filistin’e/Beytü’l-Makdis’e; İsa (AS), Musa (AS) ve Peygamber Efendimiz Muhammed (SAS)’ın peygamberlik görevlerinin geldiği bölgelere işaret ediliyor. İşte zeytin, kökeni itibariyle peygamber diyarı meyvesi olma özelliği taşıyor.
