Tüm canlılar için besin kaynağı olan incir hem Kur’an’da adı geçen hem de Tıbb-ı Nebevi’de övülen bir yemiş.
İncir meyvesi, Peygamber Efendimiz (SAS)’in sağlığında Medine’de yetişen meyveler arasındaydı. Zatı pakı alilerine (SAS) de ikram edilen ve severek yedikleri bir nebevi besin incir.
Tarih kaynaklarında Ebu’d-Derdâ (ra)’dan rivayetle yer verilen bir hadisi şerif şöyle: Peygamber Efendimiz(SAS) kendisine bir tabak incir hediye edilmesi üzerine: “İncir yiyin. Eğer Cennet’ten inen bir meyve söyleyecek olsaydım, bunun incir olduğunu söylerdim. Çünkü Cennet meyvelerinin çekirdeği olmaz.” buyurdu (Çekirdeksiz ifadesiyle hurma ve zeytin çekirdeği gibi yenilmeden atılan çekirdekler kastedilmekte). (Kenzul Ummal, 10, 44)
İncir meyvesine Tıbbı Nebevi kaynaklarında da rastlamak mümkün. Tarih kaynaklarında bu meyvenin tedavi maksadıyla kullanımını Peygamber Efendimiz (SAS)’in de onayladığı bilgisi yer almakta.
Öksürük, boğaz ve göğüs ağrısı, gırtlak sertliği, kabızlık, idrar enfeksiyonu gibi durumlarda miktarı belirtilmeden incir yenilmesi tavsiye edilmiş. “İncir yiyin, çünkü o, basuru keser, eklem ağrılarını yok eder.” (Kenzul Ummal 10, 44). “Her kim kalbinin rahat çalışmasını isterse, incir yemeye devam etsin” gibi rivayetlerde (Müttakī el-Hindî, Kenzul Ummal, Suyuti, Camius Sağir Sağır 2/80). incirin genel itibariyle sindirimi kolaylaştırıcı ve vücuttaki iltihabı giderici yönüne atıfta bulunulduğu dikkat çekmekte.
Hz. Ali (r.a.)’ye atfedilen bir kelamı kibarda incir yemenin karın ağrılarına iyi geldiğini belirtiliyor. İncir yemenin ağız kokusunu giderdiği, saçları uzattığı ve felci önlediği de söylenmekte. İbn Sina’nın Kanun fit Tıb eserini esas alan geleneksel Fars-Arap tıbbı olan Unani tıbbında incir hafif bir müshil, balgam söktürücü, idrar söktürücü, ayrıca karaciğer ve dalak rahatsızlıklarında iltihap söktürücü olarak kullanılmış. Ateş düşürücü, yumuşatıcı, (sinirleri) yatıştırıcı, saç besleyici ve çeşitli iltihapların, felçlerin, göğüs ağrısının ve basurların tedavisinde kullanılagelmiş.
Anadolu irfanı ve halk hekimliğinde incir
Tarih boyunca kadim incir ağacının sadece meyvesi değil, kabuğu, yaprakları, kökleri ve reçinesi dahi gıda ve ilaç olarak çeşitli şekillerde kullanılmış. Atalarımız ‘incirin gölgesi ağır olur’ sözünü irfan ile söylemiş. Yaprağın taşıdığı özel bir koku nedeniyle, incir altında oturanların uykusunun geldiği biliniyor.
İncir yaprağının yumuşatıcı ve yatıştırıcı etkileri de bilimsel araştırmalarda tesbit edilmiş. Taze incir yaprakları lapa halinde çıbanların üzerine sürülerek iltihap akıtılmış. İncir yapraklarından hazırlanan bir çeşit bitki çayı haricen basur ve çıbanları açmak için bir tülbende sürülerek ve içilerek kullanılagelmiş.
İncir yaprakları bir nevi doğal antibiyotik olarak değerlendirilirken, araştırmalar yabani incir ağacının kabuğunun ve yapraklarının bakteri, parazit ve tümöre karşı etkili olduğunu gösteriyor.
İncir dalı yarıldığında içinden akan süte benzer sıvıya “incir sütü” denilmekte. Yapışkan ve alerjen olan bu süt; insan cildine temas ettiğinde kaşıntıya ve bazı ciltlerde tahrişe neden oluyor. Bu durum Anadolu’da şu dizelerle ifade bulmuş: “İncirin sütü akar, aktığı yeri yakar”. Siğillerin üzerine hergün taze incir sütü sürüldüğünde zamanla kaybolduğu belirtiliyor.
İncir meyvesi, Anadolu’da ishal, ülser, kabızlığı gidermek üzere yenilmekte. Kuru incirden incir şurubu yapılmakta, kuru incirlerin 5 misli suda 3 saat bekletilip bezle hafifçe sıkılıp süzülmesi ve kaya şekeriyle kaynatılmasıyla elde edilen şurup bilhassa çocuklarda güvenle kullanılan bir müshil. Ayrıca romatizma, kabızlık, öksürük ve nefes darlığını gidermek, böbrek ve mesane taşını küçültmek üzere de incirden faydalanıldığı bilinmekte.
Bilimsel araştırmalar, incirin dünya çapında kültürel olarak kansızlık, bronşit, kabızlık, diyabet, ateş, basur, çeşitli iltihaplar, karaciğer rahatsızlıkları, bulaşıcı hastalıklar ve daha birçok hastalık için kullanılan önemli bir tıbbi bitki olduğunu ortaya koyuyor.
İncirin, geleneksel ve tamamlayıcı tıpta bazı sindirim, solunum ve enfeksiyon rahatsızlıklarında kullanıldığı görülüyor.
Bilimsel araştırmaların sonuçlarına göre incirin asırlık tecrübe birikimiyle çeşitli usullerde hastalıklardan korunmak ve tedaviye destek amacıyla kullanımı güvenli kabul edilmekte. İncirin bir şifa kaynağı olarak değerlendirilmesi içeriğinde bulunan zengin antioksidan maddeler ve fitokimyasal bileşenlere, kalsiyum gibi minerallere atfediliyor.
İncirin besleyici yönü
İncir, lezzetli meyvesiyle damakları şenlendirdiği gibi besleyici değeriyle de sağlığımıza katkı sunuyor. İçerdiği yüksek kaliteli antioksidan maddelerle tam bir vitamin ve mineral deposu incir. Ülkemizin en uzun ömürlü insanları belki de bu sebeple incir memleketi Aydınlılar. Bol posalı yapısı onu elma, muz ve portakal gibi meyvelerden çok daha zengin kılıyor. Bitkisel lif kaynakları arasında ilk sırada gelen incir, sindirime iyi geliyor.
İncir, özellikle A ve B6 vitaminleri ile bol miktarda kalsiyum, potasyum, fosfor, demir ve folik asit içeriyor. En çok mineral içeren meyve olarak bilinen incir kemik ve eklemlerimizin dostu. İçerdiği vitamin ve minerallerle demirin asıl kaynağı hayvansal demir kaynaklarının ve kan hücrelerinin destekçisi.
İncirin kan şekerine etkisini sınıflandıran glisemik yük değeri söz konusu olduğunda kuru incirin orta, taze incirin düşük glisemik yükü bulunduğu görülüyor.Bu açıdan taze inciri kuru incire tercih etmek daha makul bir seçenek.
Beslenme uzmanları sağlıklı kişiler için günde 1-2 tane 20 grlık kuru inciri 7 tane badem-fındık gibi kuruyemişlerle yahut bir bardak sütle birlikte öneriyor. İnsülin direnci ve diyabet gibi kan şekeriyle ilişkili rahatsızlığı bulunanlarınsa bu enerji dolu meyveyi yerken dikkat etmesi gerekiyor. İncirin çekirdeğinde faydalı yağlar bulunsa da miktarları çok da yüksek değil.
Taze incirde basit şekerler, çözünür lifler, incir çekirdeğindeki az miktarda yağlar ile denge halinde. Mor renkli incirlerin antioksidan ve antosiyanin miktarı haliyle sarı ve yeşilimtrak incirlerden birkaç kat fazla. Bu da taze incirin tadına mevsiminde, Ağustos-Eylül aylarında varmak için bir diğer sebep.
İncir seçerken pür dikkat!
Taze inciri mevsiminde pazar tezgahlarından alırken ekşimiş, kokmuş, ezilmiş, güneşten yanmış, balı akmış, sineklenmiş olanlarından uzak durabiliriz. Güvenilir bir üreticinin bahçesinden alırken tarım ilacı kullanılmamış, küflenmemiş, UV ışık yardımıyla aflatoksin denetiminden geçirilmiş olduğunu teyid edebiliriz. Ambalajlı bir ürün alıyorsak etiket beyanını bu açıdan dikkatle inceleyebilir, organik sertifikalı incirlere öncelik verebiliriz.
İncir, özellikle Güneybatı Anadolu yöremizde hiçbir katkı maddesi eklenmeden doğal sazların üzerinde güneşte kurutulabiliyor. Taze incir seçerken olduğu gibi kuru incirde de incirin görüntüsü inceleyip üretim koşulları hakkında bilgi edinebiliriz.
Kurutulurken hidrojen peroksit gibi kanserojen kimyasal maddeler kullanılmadığından emin olunmalı. “Bir çuval inciri berbat etmek” deyimimizde olduğu gibi bir tane küflü incir diğer incirlere toksin bulaştırmakta oldukça mahir.
Saklanma koşullarına bağlı zehirlenme riskini bertaraf etmek için küf ve aflatoksin denetimleri yapılmış üreticileri tercih edebiliriz. Kuru incirleri kuru ve serin bir ortamda saklayarak taze incir mevsimi gelinceye kadar 9 ay içinde kararınca ve afiyetle yiyebiliriz.