Üç farklı gen merkezinin kesişim noktasında yer alan, yetiştirdiği on iki bin küsur bitki çeşidinin üç bine yakını yalnızca kendisine has olan bereketli Anadolu topraklarının sakinleriyiz.
Bu toprağın insanı asırlardır yabani bitkileri tanıyor, mevsiminde topluyor, usulünce işliyor, kah gıda ve baharat kah boya ve ilaç hammaddesi olarak değerlendiriyor.
Pek çok bitki ve çiçek hakkında nice hikaye ve türkü de tatlı hatıralarıyla birlikte zihinlerimize yer etmiştir.
Tazecik otların filizlenip yeşerdiği, rengarenk kokulu çiçeklerin açtığı, o çiçekleri tozlaştıran börtü böceklerin cıvıltıları, rüzgarın esintisiyle birlikte tüm duyularımıza hitap ettiği, temaşa eden ruhumuza huzur verdiği bir mevsim.
Bu mevsimin yabani ve yararlı bitkileri, vücudumuzun ihtiyaç duyduğu kimyasal maddeler yönünden oldukça zengin hem de lezizler. Anadolu insanının nesilden nesile aktarılmış, faydası tecrübeyle kanıtlanmış bilgileri ışığında salata ve sebze olarak yenebilen bitkilere yer veriyoruz.
Çiğdem, Anadolu’da cikköz, akyıldız, sakarca, tükürük otu, civden, gözenek isimleriyle anılıyor. Farklı renklerde çiçekler açan bitki Anadolu’nun dört bir yanında açık alanlarda ve orman kenarlarında görülebiliyor.
Genellikle sarı çiçekli olanların kök yumruları çiğ olarak ya da pişirilerek yeniyor. Kırılmış bulgurla beraber haşlayıp ıspanak gibi yemeği, yumurta ile kavrulması yapılabiliyor.
Rezene, Anadolu’da bolluk otu, mayana, rezdane, rezene, raziyane, rezdane, rezdene, , tatlı rezene, mayana, sincilip, sincibil, irziya, irziyan, sumra, cumhur, çumra, kirazdene, (Arapsaçı) isimleriyle de biliniyor. İki veya çok yıllık 1-2 metre boyunda bu bitkinin kokusu anason veya meyan köküne benzeyen keskin bir koku.
Küçük sarı renkte açan çiçekleri, saplı ve tüysüz, ipliksi ve parçalı yaprakları bulunuyor. Kıyı bölgelerinde görülen bitki tarla kenarları gibi suya yakın kuru topraklarda yetişiyor. Kartlaşmadan çiğ olarak yenebilen bitkinin kökünün mutlaka pişirilerek yenmesi gerekiyor.
Çiriş, Anadolu’da dağ pırasası, güllik, gülük, kiriş isimleriyle biliniyor. Yaprakları pırasaya benzeyen sarı çiçekli bu bitkinin boyu 1 metreyi geçebiliyor. İlkbaharda pek çok yörede yetişse de özellikle Anadolu’nun iç ve doğu kesimlerinde sık görülüyor.
Yaprakları kavrularak, sade sebze yemeği şeklinde yahut bulgur ve yumurta eklenerek yenebiliyor.
Yabani sarımsak diğer ismiyle çayır soğanı (ayı sarımsağı) körpe sarımsağa benzeyen daha yoğun kokulu bir bitki.
Küçük beyaz çiçekleri ortasından çıkan sapın ucunda toplu halde açıyor. Hem çiğ hem pişirilerek yenebiliyor.
Deniz börülcesi, Anadolu’da geren otu, deniz kuşkonmazı, bataklık rezenesi, cam sebze, karakoruğu, tuzlu ot isimleriyle anılan tek veya çok yıllık bir bitki.
Açık ve koyu yeşil yaprakları ilkbahar itibariyle kırmızıya dönen, dalları boğumlu olan bitkiye tuzlu ve çorak topraklarda ve deniz kenarlarında rastlamak mümkün. Denizdeki pek çok minerali içeren sodalı bir tadı bulunan bitki dalları haşlanarak yeniyor.
Ekşi yonca, Anadolu’da ekşi ot, namı diğer yonca; üç yapraklı bir yonca çeşidi. Sarı ve pembemsi küçük çiçekler açan yoncanın tadı ekşi ve limonsu bir tadı var. Her yörede görülebilen bitki, nemli topraklarda yetişiyor.
Pişirilerek yenen bitkinin çiğ olarak yenmesi pek önerilmiyor.
Ebegümeci, ebemgümeci, ebe gömeci, ebegümeç, ememkömeci, ebe ekmeği, develik, gömeç, kömeç, tolik, yastıman, develik, ebecik, tolik, gaba, kömeç isimleriyle anılan iki farklı türü bulunan tek ya da çok yıllık bir bitki. 100-150 cm boylanabilen tüylü, uzun saplı beş loplu tırtıklı yaprakları, morumsu ve çizgili çiçekleri bulunan bitki humuslu topraklarda, yol ve tarla kenarlarında, çayırlarda yetişiyor.
Çiğ kah kavrularak yeniyor; sulu yemeği, sarması yapıldığı gibi bulgur pilavıyla da pişirilebiliyor.
Frenk soğanı, sırık, sir, sirik, sirim, sirmik isimleri olan taze soğanın yeşil kısmına benzeyen bir bitki. Pembe çiçekleri olan bitki keskin bir sarımsak kokusuna sahip.
Özellikle Doğu Anadolu’da görülüyor. Güneş gören nemli yerlerde yetişen bitkinin yaprakları ve çiçekleri çiğ olarak yeniyor.
Gelincik, Anadolu’da aş otu, aşlık otu, arı gülü, alvala, gelin kadın, gelin otu, gelincik otu, kapçıkotu, kapırcık, gül otu, pıtçık, minimitçe, ülübitçe, yabani haşhaş, ekin gülü, gelineli isimleri verilmiş, 25-50 cm boyunda parçalı yapraklı, kırmızı çiçekli narin bir bitki. İlkbaharla birlikte çayırlarda, yol kenarlarında ve tarlalarda görülüyor. Anadolu’nun dört bir yanında güneş gören, ılıman iklimli nemli ve zengin topraklarda yetişiyor.
Çiçekleri tomurcuklanmadan, tüylü yaprakları kartlaşmadan önce çiğ olarak, kavrularak ve yemeklere konarak yenebiliyor. Kavrulup bulgur pilavı ve yoğurtla karıştırılmasıyla “borani” yapılabiliyor
Hindiba, Anadolu’da çıtlık, acı marul, mavi hindiba isimleriyle anılan bitki kara hindibayla karıştırılan ancak sadece sabahları açan mavi-beyaz çiçeklere sahip çok yıllık bir bitki. 20-100 cm uzunluğundaki bitkinin, kazık kökü, tüylü ve mızrak şeklinde yaprakları bulunuyor.
Pek çok yerde görülen bitkinin genç yaprakları ve çiçekleri çiğ olarak Karadeniz yöresinde zaman zaman peynirle karıştırarak yeniyor. Kavrulup haşlanarak salata yahut yemeklere eklenebiliyor.
Isırgan, Anadolu’da ıstırgan, ısırgı, ışkıdan, sırgan, cızlağan, cincar, dalağaz, dalagan, gıcıkdan, gidişken, ağdalak, cımcar, cıncar, cızlağan, cincar, dakırdalak, erinç, gezgez, geznik, yığınç, bırkı, dalan, daladiken, kupriva isimleriyle anılan çok yıllık bir bitki. 30-150 cm boylanabilen oval ve tırtıklı kenarları olan koyu yeşil yapraklarının üzerinde bulunan tüyler formik asit salgısıyla cildi tahriş ediyor.
Anadolu’da birçok yerde görülüyor. Körpe dalları ve yaprakları kavrularak yemeği, çorbası ve böreği yapılıyor, çayı demleniyor.
Kaldırek, Anadolu’da ıspıt, (sığırdili), (deve pancarı), tomara, zıbıdık, acı hodan, hotan, kaldırık, kaldırik olarak bilinen çok yıllık bir bitki. Tüylü sap ve yaprakları, mavimsi mor küçük ve geriye kıvrık çiçekleri bulunuyor. Meşe, kayın ve gürgen ormanlarında görülen bitki Karadeniz yöresinin köy pazarlarında kolaylıkla tanınıyor.
Kökleri dahil tamamı kavrularak yenebiliyor. Yaprakları sarma yapılabiliyor. Turşusu kurulup kavrulabiliyor. Genellikle sarımsaklı yoğurt eşliğinde yeniyor.
Karahindiba, Anadolu’da radika, hindiba, sarı hindiba, ebem çıtlığı, arslandişi isimleriyle de anılan çok yıllık bir bitki. Çiçekleri sarı, koparıldığında sütü akan tırtıklı ya da düz yaprakları bulunuyor.
Birçok yerde görülebilen bitkinin genç yaprakları ve çiçekleri çiğ olarak yenebildiği gibi haşlanarak salatalara da katılabiliyor.
Kenger, Anadolu’da deve dikeni, çayır dikeni, akkız, ala kangal, datlı kenger, ala kenger, deve gengeli, gangal dikeni, gankal, genge, genger, gengel, kıbbun, kocabaş, keven, kepre, kereng, garang, çakır dikeni, kan otu, sakız dikeni ve çengel oyu, kocabaşı, sütlü kengel, süt dikeni uslu kengel, uslu kenger, uslu kenker isimleriyle de anılıyor.
Morumsu çiçekler açan, büyük ve dikenli yaprakları olan 20-100 cm boylanabilen çok yıllık bir bitki. Özellikle Anadolu’nun iç ve doğu bölgelerinde bulunuyor. Genç sürgünleri soyulup çiğ olarak ve kavrularak yeniyor.
Dikkat:
* Bahsi geçen tüm bitkileri dış görünüşü itibariyle tanıyor ve körpeyken lezzetini beğeniyor olabiliriz. Ancak bereketli Anadolu topraklarında yetişen binlerce bitki bulunduğunu ve bazılarının şeklen benzerlik arz ettiğini hatırdan çıkarmayalım.
* Bir bitkiyi yöre insanı tecrübesiyle uzun yıllardır topluyor ve kullanıyorsa biz de aynı usulle tadabilir, lezzetinden ve şifasından faydalanabiliriz.
* Yol kenarı gibi kirleticilere maruz kalmış yerlerden değil el değmemiş topraklardan toplayabiliriz.
* Bitkiyi besleyen suyun temiz bir kaynaktan geldiğinden, kentsel sularda olduğu gibi böcek ilacı kalıntısı olmadığından, mikrop bulaşma ihtimaline karşı hayvan gübresine yakın yerde bulunmadığından emin olabiliriz.
* Yalnızca taze pişirecek kadar bitki toplayabilir, kurutma ve saklamanın da uzmanlık gerektirdiğini, küf ve toksin kaynağı olabileceğini hatırda tutabiliriz.
Anadolu'nun şifalı ve lezzetli bitkileri - 2. Bölüm