Binlerce bitki çeşidinin yetiştiği bereketli Anadolu topraklarının sakinleriyiz.
Bu toprağın insanı asırlardır yabani bitkileri tanıyor, mevsiminde topluyor, usulünce işliyor, kah gıda ve baharat kah boya ve ilaç hammaddesi olarak değerlendiriyor.
Pek çok bitki ve çiçek hakkında nice hikaye ve türkü de tatlı hatıralarıyla birlikte zihinlerimize yer etmiştir.
Bu şifalı ve lezzetli bitkileri tanımaya devam ediyoruz…
Kekik, anur, catır, kakuk, keklik otu isimleriyle de anılan çalı görünümlü çok yıllık bir bitki. Anadolu’da aynı aileden pek çok tür ve çeşitle temsil ediliyor. Mesela zahter ve acuka baharatı çıprıtsa birer kekik çeşidi.
Beyaz- mor arası küçük çiçekleri bulunan kekik türleri Anadolu’nun dört bir yanında kayalık arazilerde ve ormanların açık alanlarında yetişiyor. Salatalara ve yemeklere koyulabiliyor.
Kuzukulağı, ebenekşisi, ekşikulak, tırşok, ekşi ot da denilen çok yıllık otsu bir bitki. Ekşi yaprakları kuzunun kulağını andıran bitkinin sapının dip kısmı pembemsi.
İlkbaharla birlikte birçok yerde gölge ve nemli yerlerde görülebiliyor. Çiğ olarak ve pişirilerek yenebiliyor.
Madımak otu, badımak, can otu, çoban değneği, kuş pidesi, kuş ekmeği de denilen çok yıllık bir bitki. Yatık sürünücü odunsu gövdeli, sapları sert ve kırmızı renkte olan bitkinin çiçekleri ise küçük pembe renkte.
Yüksek bölgelerde görülen bitki, şehir pazarlarında da bulunabiliyor. Kah çiğ olarak salata ve cacık şeklinde kah pişirilerek madımak aşı, mıhlaması, çorbası, yahnisi, böreği, gözlemesi, bükmesiyle yenebiliyor.
Nane, Anadolu’da çeşidine ve yöresine göre anuk, biber nanesi, bahçe nanesi, misk nanesi, dere yarpuzu ve yarpuz da denilen 50-100 cm’e ulaşabilen, kendine has kokusu olan çok yıllık soğuk yeşil bir bitki.
Tüylü küçük yaprakları, beyaz ve morumsu küçük çiçekleri bulunuyor. Özellikle su kenarlarında görülüyor. Çiğ olarak salatalara konulduğu gibi yemeklere de katılıyor, çayı da demleniyor.
Roka, parçalı yapraklı, sarımsı çiçekli bir bitki.
Özellikle Ege ve Akdeniz’de görülüyor. Çiğ olarak salatalara ekleniyor.
Semizotu, Anadolu’da bostan güzeli, cibille, semizlik, semizebe, soğukluk, sovukluk, tokmogan, tokmakan, töhmekan, madımak, kazan kulpu, bostan güzeli, perpertiken, çibirotu, elmelik, adlarıyla biliniyor. 10–20 cm boylanabilen etli küçük yapraklı sarı çiçekli tek yıllık soluk yeşil bir bitki.
Yere yatık yayılan bitkinin küçük sarı çiçekleri bulunuyor. Yol kenarlarında, tarlalarda, nemli topraklarda yahut çorak toprakların suya yakın kısımlarında kendiliğinden yetişiyor.
Kah çiğ olarak salatalarda yahut yoğurtlanarak kah pişirilerek yeniyor. Kesilince hemen kendini salıveren narin yaprakları genellikle sofraya gelmeden hemen önce elle sapından ayrılıyor. Fazla yendiğinde ishal yapabiliyor. Güneydoğu yöresinde “ekşili çorba” gibi yöresel yemeklerin lezzet çeşnisi.
Sirken, sirgen, kazayağı, darı mancarı ve horoz ibiği de denilen; 10-15 cm boylanan, şekli ıspanağa benzeyen, ıspanaktan daha ince ve damarlı yapraklı, tadı daha az asitli bir bitki. Nemli topraklarda görülüyor. Çiçek açmadan önceki körpe yaprakları haşlanarak yahut kavrularak yeniyor.
Sirken otu, Anadolu’da tel pancarı ve ıştır da denilen yaprakları ince ya da yayvan olabilen, kenarları tırtıklı bir bitki. Üzüme benzeyen çiçekler açıyor. Her yörede nemli topraklarda görülen bitki pişirilerek yeniyor.
Su teresi, Anadolu’da ıspatan, cırcır, çakandura, gerdeme, kerdeme, kardamot, derdime, su mancası, tizik, Çin teresi, yabani tere ve gudime diye anılan 8-10 cm uzunluğunda çok yıllık bir bitki. Kalp şeklinde birleşik yaprakları, küçük beyaz çiçekleri bulunuyor. Su kenarlarında görülen bitki kirli suda da yetişebiliyor.
El değmemiş yaylaların temiz su birikintilerinde yetişenleri tercih edilmeli. Körpeyken çiğ olarak ve kavrularak yeniyor. Karadeniz yöremizde buğulama balığın iç malzemesi.
Yabani pazı, Anadolu’da ala pancar, dağ pancarı ve yabani pancar tabirlerinin kullanıldığı ilk bakışta pancara da pazıya da benzeyen bitki ülkemizin dokuz pancar türünden birisi; şeker pancarının farklı bir çeşidi.
Kırmızı saplı yaprakları pazıdan daha küçük, çiçekleri yeşilimsi sarı renkte, kökleri pancar kadar tatlı değil. Pek çok yerde görülen pazının pişirilerek kavurması, yemeği ve sarması yapılıyor. Sarımsaklı yoğurdun güzel bir eşlikçisi.
Bambul otu, Anadolu’da bambıl, istifno gibi isimlerle de biliniyor. Beyaz çiçekleri, ufak üzüme benzer meyveleri bulunan bitkinin kokusu hafif, tadı ise acı.
İlkbahar ve yaz mevsimi boyunca yol ve tarla kenarlarında görülüyor. Yaprakları haşlanıp salatalara konuyor, kavrularak ya da yemeklere karıştırılarak yenebiliyor.
Çakşır, Anadolu’da asotu, çağ, çakşu, çağşır, çaşır, hiltik, helege isimleriyle biliniyor. 1-2 m boylanabilen büyük ve sert gövdeli bitkinin sarı çiçekleri toplu halde gövdesinin tepesinde açıyor.
Anadolu’nun dört bir yanında, özellikle Güneydoğu bölgesinde yol ve tarla kenarlarında görülüyor. Az nemli topraklarda yetişen bitkinin genç filizleri haşlanarak yeniyor.
Dağlama, Anadolu’da alegömeç, dallama, dalleme de denilen bir bitki. Sarı renkli çiçeklerinin taç yapraklarının uçları girintili. İlkbaharda Marmara, Ege ve Akdeniz’de ormanlarda ve yol kenarlarında sıklıkla görülüyor.
Dalları çiçek açana kadar haşlanarak ve kavrularak yenebiliyor.
Ala diken, eşek marulu, eşek helvası, süt otu isimleriyle de anılan iki yıllık hafif dikenli bir bitki. Uzun ve damarlı yaprakları, soluk sarı çiçekleri bulunuyor.
Birçok yerde görülüyor. Körpe yaprakları çiğ yense de genellikle haşlanarak yenebilir.
Gıvışkan otu, Anadolu’da gığışkan, kıvırşık, kıvşıyık isimleriyle de biliniyor. Çok yıllık bitkinin ince saplarının ucunda pembemsi beyaz çiçekler açıyor.
Çayırlarda görülen bitkinin körpe yaprakları ve filizleri çiğ olarak ya da pişirilerek yeniyor.
Dikkat:
* Bahsi geçen tüm bitkileri dış görünüşü itibariyle tanıyor ve körpeyken lezzetini beğeniyor olabiliriz. Ancak bereketli Anadolu topraklarında yetişen binlerce bitki bulunduğunu ve bazılarının şeklen benzerlik arz ettiğini hatırdan çıkarmayalım.
* Bir bitkiyi yöre insanı tecrübesiyle uzun yıllardır topluyor ve kullanıyorsa biz de aynı usulle tadabilir, lezzetinden ve şifasından faydalanabiliriz.
* Yol kenarı gibi kirleticilere maruz kalmış yerlerden değil el değmemiş topraklardan toplayabiliriz.
* Bitkiyi besleyen suyun temiz bir kaynaktan geldiğinden, kentsel sularda olduğu gibi böcek ilacı kalıntısı olmadığından, mikrop bulaşma ihtimaline karşı hayvan gübresine yakın yerde bulunmadığından emin olabiliriz.
* Yalnızca taze pişirecek kadar bitki toplayabilir, kurutma ve saklamanın da uzmanlık gerektirdiğini, küf ve toksin kaynağı olabileceğini hatırda tutabiliriz.
Devam edecek