Ya’kub (As.), İshak'ın (As.) oğlu idi. Lakabı, İsrâildi. İsrâil “Allah'ın kulu” demekti. Doğumu ve peygamberliği önceden müjdelenendi.
“Biz ona (Sâre'ye) İshak'ı ve İshak'ın ardından da Ya’kub'u müjdeledik!" (Hûd 11/71)
Bu müjdede bir teselli anlamı vardı. Çünkü İbrahim (As.) ve Sâre Bâbil'den çıkarılmışlardı. “İbrahim, onları Allah’tan başka taptıklarıyla baş başa bırakıp (Bâbil'den Şam’a) çekilince ona İshak ve Ya'kub'u bahşettik ve her birini peygamber yaptık. Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk. Her birinin her dilde üstün şekilde anılmalarını sağladık.” (Meryem 19/49-50)
Ya'kub (As.), kendisine vahiy indirilenlerdendi. (Nisâ4/163. Bk. Bakara 2/136; Âl-i İmrân 3/84)
Bol servet ve evlâda malikti. Çocuklarının adedi on iki idi. Son ikisi Yusuf ve öz kardeşi (Bünyamin)di. Dinde kuvvetliydi. (Sâd 38/45)
Hâlisti. (Sâd 38/46)
Sâlihti. (Enbiya 21/72)
Bitmeyen, güzel bir sabra sahipti. (Yusuf 12/83)
Hidayete erdirilmişti. (En’am 6/84)
Seçkin ve hayırlı kişilerdendi. (Sâd 38/45-47)
Kendisi evlat acısı ve evlât ihanetiyle imtihan edildi. Yusuf’un hasretiyle yıllarca sessiz sessiz inledi. Sonunda gözlerine ak indi. Hüznünü içinde gizledi. Şikayetini sadece Allah’a iletti. Kimseye “Derdim şudur” demedi. Bir an bile ümidini kesmedi. Ümitsizliğe düşmedi. Bekledi…
Ya’kub (As.), sabrıyla, ümidiyle örnek bir peygamberdi. Rüya tâbir etmeyi de bilirdi. Şu olay buna açık delildi;
“Yusuf babasına; –Babacığım, rüyamda on bir yıldız, güneş ve ayın bana secde ettiklerini gördüm, demişti. Ya’kub dedi; –Yavrum, rüyânı kardeşlerine anlatma, yoksa sana tuzak kurarlar. Zira Şeytan insanın apaçık düşmanıdır. Rabbin seni böylece rüyandaki gibi seçecek, sana rüyaları yorumlamayı öğretecek. Daha önce ataların İbrahim ve İshak’a nimetlerini tamamladığı gibi sana ve Ya’kub soyuna da tamamlayacaktır. Doğrusu Rabbin bilir ve her işi hikmetle görür.” (Yusuf 12/4-6)