Anadolu’nun kültür aktarımı alışkanlıklarından biri, değerleri törenler vasıtasıyla aktarması, öğretmesi ve korumasıdır. “Alay” adını en çok duyduğumuz törenlerdendir.
Alaylar arasında en geniş yeri aileye yeni bir ferdin katılması için düzenlenenler alır. Beşik alayı henüz dünyaya gelmiş kız veya erkek çocuğun gelişini kutlamak, eşe dosta duyurmak için olsa da esasında aileye ve topluma katılan yeni bireyin ehemmiyetini de anlatması bakımından önemlidir. Anadolu'da bebeğin ailesinin imkânlarına göre çeşitlenen törenlerle dünyaya gelişi kutlanır.
Beşik alayı, ilk çocuğunu dünyaya getiren lohusalara mahsus bir törendir. Zarafet ve titizlikle, nezih kurallar çerçevesinde yapılması özellikle büyük konaklarda önem verilen hususlardandır.
Beşik alayında kullanılacak olan beşik, bebeğin gelişinden önce itina ile hazırlanır. Beşiğin her tarafı fes rengi, mavi ya da lacivert kadife ile kaplanır, sırma şeritlerle süslenir. Kadifenin rengi hiçbir zaman yeşil ve al olmaz. Beşiğin iki yanı ile baş ve ayak uçları gümüşten yapılmış küçüklü, büyüklü kabartma çiçeklerle süslenir ayrıca baş ve ayak ucuna yapma çiçekler takılır. Bardak denilen ve çocuğu sarmaya yarayan beşik atkıları telli istufe tabir edilen kumaştan ve sırma şeritlerden imal edilir. Bebeğin yatağı, yastıkları, yorganı yeşil dışında herhangi bir renkte ve ailenin mali gücüne göre kıymetli kumaşlardan hazırlanır. Yorganın üzeri sırma tel ipek ve gümüş pullarla kaplıdır.
Beşik alayının yapılacağı gece yakın akrabalar, yakınlar haberciler gönderilerek davet edilirler.
O gün ikindi vaktinden sonra davetliler gelmeye başlayınca nezâketle karşılanır, odalara alınarak şerbet ikram olunur. Daha sonra lohusa hanımı ziyaret ederler, lohusanın sıkılıp al basmasını önlemek için odaya ikişer-üçer girer, iki-üç dakika kadar oturup kalkarlar.
O gün misafirler yüzükten başka mücevher takmazlar. Lohusa hanımı rahatsız etmemek için koku da sürünmezler. Bu sırada bir taraftan sofralar kurulmaya ve konağın her tarafında bulunan mumlar, askılı kandiller ve sofalardaki büyük küçük avizeler yakılmaya başlanır.
Akşam ezanından bir saat önce misafir hanımlar yemek odalarına davet edilmeye başlanır. Yemeğe davet eden görevliler misafirlerin odalarına girer, kapının yanında durup herkesi temenna ile selamlarlar. Bu hareket "yemeğe buyurun" anlamına gelir. Sözle yemeğe davet çok ayıp sayılır. Edep ve sükunetle, telaşsız ve gürültüsüz davet edilirler.
Hanımlar da kendi aralarında teşrifat usullerine göre yine gürültüsüz ve nezaketle birbirlerine önden çıkmalarını teklif ederek yemek odasına girerler. Baş sofrada hane sahibesi hanım, misafirleriyle beraber bulunur. Orada hazırlanmış kıymetli leğen ve ibriklerle eller yıkanır, sırma başlı havlularla eller silinir, sonra yemeğe oturulur. Yemekler yendikten ve tekrar eller yıkandıktan sonra yine teşrifat usullerine uyularak odalara dönülür. Bu sefer yemek üzerine şerbet değil kahveler ikram edilir.
Daha sonra misafirler beşik alayının yapılacağı büyük sofaya gelirler. Beşiği getirecek hanımlar, ön eteklerinin sağ tarafındaki ucunu bellerindeki kuşağa sokmuş ve beyaz ipekli uzunca bir tülün bir ucunu iğne ile tepelerine iliştirmiş, diğer ucunu arkalarına doğru salıvermiş ve bir şalı da kuşak gibi omuzlarına çapraz bağlamış olarak beşiğin bulunduğu odaya girerler. Ayak tarafı önde bulunmak üzere, beşiği büyük bir itina ile tutup kaldırırlar. Beşiğin iki tarafına da çengilerden ikişer hanım geçer. Beşiği gayet ağır bir yürüyüşle sofaya taşır ve ortaya koyarlar. Bir süre sonra kolbaşı hanım biraz ortaya gelerek orada hazır bulunanlara şu manzumeyi okumaya başlar.
Beyim (yahut kız ise hanım) bunda sallanacak
Yanakları allanacak
Ağzı tadı ballanacak
Eyleyelim böyle dua
Bize şerefler verecek
Daim safalar sürecek
Kendi de evlad görecek
Eyleyelim böyle dua
Mürüvvetin görsün peder
Görmesin validen keder
Herkes temenniler eder
Eyleyelim böyle dua
Her dem bula şan-u şeref
Versin Hudâ hayrü’l-halef
Ömründe etmesin esef
Eyleyelim böyle dua
Mesrûr olup her dem gülsün
Sıhhat ile zaman sürsün
Valideyni bunu görsün
Eyleyelim böyle dua
Manzume okunduktan sonra beşiği tekrar alır, defler çalınarak türküler söylenerek yavaş bir yürüyüşle doğruca lohusa hanımın odasına gidilir. Hepsi hanımı tebrik eder. Beşiğin üzerinde bulunan yorganını ayak ucuna toplarlar. Lohusa hanımın validesi daha içine çocuk konmadan önce çocuğun “Rızkı bol olsun!” niyetiyle beşiğin içine birkaç altın atar, bu altınlar ebe hanıma verilir. Beşik alayı da böylece son bulur.
Misafirlerden evleri yakın olanlar döner, uzaktan gelmiş olanlar ise konakta ağırlanırlar. Kendileri için hazırlanmış olan odalarında gecelerler, kahvaltı sonrası kahve içilir ve misafirler yola çıkmak için izin isterler. Misafirler giderlerken konağın hanımı ile yardımcıları rahatsız olmuşlarsa bağışlanmalarını temenni ederler. Misafir hanımlar ise hizmette bulunanlara birer mendil içine bağlanmış bahşişlerini takdim ederler, lohusa hanıma selamlar bırakarak giderler.
Bir pazartesi günü çocuğun Besmele ile tırnakları kesilir. Sonra çocuğun eli para kesesine sokturulur, alabildiği kadar para dadısına, sütninesi varsa ona, onlar yoksa fakirlere sadaka olarak ikram edilir.
Cömertler arasında başlayan hayat Anadolu’da böyle cömertçe yaşanır ve öylece sona ererdi.